Page 195 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 195
ad nan o k t ar (haru n y ahy a)
nafıklar sadaka vermemek için Peygamberimiz (sav)'le yalnız konuşma taleplerinden
vazgeçmişlerdir.
Elbette ki, özellikle bir Peygamberin ya da herhangi başka Müslümanın sözü,
tek bir şahit olarak bile, diğer bir mümin için her zaman güvenilirdir. Ama yine de
fitne çıkmasının önlenmesi için, 'Allah'ın Kuran'da müminlerin münafıklarla ko-
nuşulurken tedbir almalarına yönelik hükmü' çok hikmetlidir. Bu şekilde müna-
fıkların iftira atma oyunlarının da önüne geçilmiş olur. Çünkü münafık bir konuda
iftira atsa da, o ortamda bulunan diğer müminler çoğunluk konumunda olacak ve
onun iftiraları kendiliğinden geçerliliğini kaybedecektir.
MÜNAFIK YALANLARINI VE S NS OYUNLARINI
G ZLEYEB LMEK Ç N SÜREKL YEM N EDER
Münafık çok oyuncudur, tiyatrocu gibidir. Her türlü karaktersizliği yapabilir
ve her türlü yalanı söyleyebilir. Bu yalanlarını sonuna kadar devam ettirebilmek
için de her türlü çirkefliği yapmaktan hiç çekinmez. Her türlü pis eylemi yapar,
ağlar, bağırır, laf dokundurur, lafı evirip çevirir. Çünkü bu münafığın adeta mesle-
ğidir.
Münafık, tüm bu yalanlarının ortaya çıkarılıp oyunlarının bozulmasından da
etkilenmez. Aklı olmadığı, beyni ve ruhu ise tamamen kirlenip şeytanlaştığı, şuuru
da kapandığı için, ahlaksızlığına yine devam eder.
Müslümanlar münafığın yalanını teşhis edip, "Yalan söyledin" deseler, münafık
yeni bir yalanla hemen bir oyuna daha başlar. Hemen yalan söylemediğine dair
'Allah adına yemin eder'. Allah Tevbe Suresi'nde münafıkların 'yalan yere yemin
etmeyi alışkanlık haline getirdiklerine' dikkat çekmiş ve Müslümanları münafıkların
bu şeytani oyununa karşı uyarmıştır:
Zarar vermek, inkarı (pekiştirmek), müminlerin arasını ayırmak ve daha önce
Allah'a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için mescid edinenler ve: "Biz iyilikten
başka birşey istemedik" diye yemin edenler (var ya,) Allah onların şüphesiz
yalancı olduklarına şahidlik etmektedir. (Tevbe Suresi, 107)
Allah adına, yalan yere yemin edilmesinin Allah Katındaki sorumluluğu ken-
disine hatırlatılsa, münafık bu sefer de, "Bana inanmıyorsunuz, iftira atıyorsunuz"
diye ağlamaya başlar. Sanki bundan çok bizar olmuş ve zulme uğramış bir görünüme
bürünür. Özellikle de Müslümanlar bir münafıkla yalnız konuşuyorlarsa, hiç olmadık
çok daha kapsamlı yalanlar üretmeye ve bunları diğer müminler arasında da yay-
gınlaştırmaya devam eder.
193