Page 202 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 202
M ÜNAFI ĞIN D ERİN K ARANLI ĞI
hemen bu isimleri tespit eder. Ardından da tek tek her birini 'internetteki sosyal
medya hesapları üzerinden takip etmeye' başlar. Aslında bu kişilerin ne fikirleriyle,
ne kimlikleriyle ne de yapıp ettikleriyle ilgilenir. Sadece özendiği insanlara ben-
zeyebilmek için, onların önemli bulduğu insanları, o da önemli buluyor gibi gö-
rünmek ister. Böylece küfürden başka insanlar da onun internetteki sosyal paylaşım
sayfalarına baktıklarında, "Şu politikacıları, şu yazarları takip ettiğine göre, demek
ki bu kişi oldukça donanımlı, bilgili, kültürlü, modern, aydın görüşlü, vizyon sa-
hibi biri" diyecekler ve o da verdiği bu imajla kendince bir 'etiket' kazanmış olacaktır.
Zaten münafığın vazgeçemediği bir özelliği de, hayatını bu 'etiketler' ve 'desinler'
mantığı üzerine kurmuş olmasıdır. Onun için insanların 'ne dediği' hayatındaki en
mühim konulardan biridir. Hiç tanımadığı, önemsemediği, değer vermediği insan-
ların bile kendisi hakkında ne dediği onun için çok önemlidir. Hayatı boyunca bir
kere bile yüzünü görmeyeceği, adını bile duymayacağı insanlar, onun internet say-
falarına girdiğinde, 'Acaba nasıl bir izlenim edinirler?'; münafık bunu bile ince
ince düşünür. Kendisini asla dindar ve takva bir Müslüman gibi tanıtmak istemez.
Aksine sayfasına bakan herkesin 'küfre kapı açtığını, onlara sempatiyle baktığını,
Kuran hükümlerine titiz olmadığını, Müslümanlar ile aynı fikir ve idealleri pay-
laşmadığını, İslam ahlakının yayılmasıyla ilgilenmediğini' anlayabileceği gibi bir
imaj vermeye çalışır. 'Boş konularla ilgilendiğini, küfre hayranlık duyduğunu ve
hatta açıkça onlardan biri gibi olduğunu' hissettirmeye çabalar. Küfre olan hay-
ranlığını bu kadar açık bir şekilde ifade ederek, aynı zamanda da küfre gizliden bir
mesaj vermek ister.
Münafık sosyal medyadaki paylaşımlarında olduğu gibi, bulunduğu ortamlardaki
sohbetlerinde de inkarcı dostlarında görüp özendiği her bir detayı tek tek gündeme
getirmeye çalışır. "Ben şu şu kitapları okurum, şuralarda gezerim, şu insanlarla sa-
mimiyim, yurt dışında şu insanlarla görüşürüm, şu dergileri okurum, şu yemekleri
yerim" gibi söylemleriyle de, küfre karşı duyduğu özentiyi dile getirip insanların
dikkatlerini çekmek ister. Gerçekte ise çoğu zaman anlattıklarının neredeyse hiçbiri
doğru değildir. Ne bahsettiği o yemek kültüründen anlar, ne tanıdığını söylediği o
insanlardan, ne de onların savunduğu fikirlerden haberdardır. Belki de tek tek
saydığı o ülkelerin, şehirlerin, lokantaların, sokakların hiçbirini hayatı boyunca
tek bir kez bile görmüş değildir. Bunları sadece küfre çok özendiği ve onlardan biri
gibi görünmeye çalıştığı için dile getirir.
Bu özenti ruhu, münafığın aynı zamanda nasıl bir 'aşağılık kompleksi ve
eziklik' içerisinde olduğunu da açıkça ortaya koymaktadır. İnsanlar arasında değer
kazanabilmek için, mutlaka onlara yaranması ve kendini onlara beğendirmesi
200