Page 206 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 206

M ÜNAFI ĞIN D ERİN K ARANLI ĞI






                       bunları hiçbir yerde kullanmak için değil, sadece 'küfre hava atabilmek, kendince
                       iyi bir puan alabilmek' için öğrenir. Zaten öğrendikleri de genelde "Sümerlerde ke-
                       çiler ne yerdi?", "Afrika antilopları hangi otu sever?", "Kızılderililer hangi çayı

                       içerdi?" gibi hiçbir işine yaramayacak, ama sadece bilgisiyle züppelik ve sükse yapmak
                       için kullanacağı detaylardır. "Gelin size Brezilya'daki koyun sayısını anlatayım"

                       der. Amacı kendisini dinleyen insanları şaşırtmak ve kendisini için "Ne ilim varmış
                       bunda!" dedirtebilmektir. Gerçekten de bunları duyduklarında, küfürden onu din-
                       leyen insanların bir anda nefesleri kesilir.

                           Müslümanlar hayatlarının her anını insanlık için faydalı birşey yapmaya ayı-
                       rırken, bir yandan genel kültürlerini de artırırlar. Ama münafık gün içinde tek bir

                       faydalı eylem yapmayıp boş boş oturur. Ne insanlığın kurtuluşu, ne İslam ahlakının
                       dünyaya yayılması, ne dünyadaki zulmün durdurulması onu ilgilendirmez. O tüm
                       gününü kapsayan boş vakitlerini, küfrü kendine hayran bırakabilmek için kitaplar

                       okumaya ve bilgi edinmeye ayırır. Bütün genel kültür kitaplarını su gibi bilir.
                       Ama Kuran ayetlerinde anlatılanları hayatına geçirip, bu ahlakı başkalarına da
                       tebliğ etmekle ilgilenmez.

                           Dahası münafık bir parça birşey öğrendiğinde, birkaç kitap okuduğunda tüm
                       benliği 'enaniyetle' kaplanır; kendisini herkesten üstün görmeye başlar. Hatta
                       kendini bir nevi 'alim ya da müceddit' sanacak hale gelir.

                           Oysaki bir insan ne kadar bilgi yüklenirse yüklensin, ruhunda ve kalbinde
                       boşluk varsa, edindiği bilgileri kullanabilecek bir akla sahip değilse, bu çabası ona

                       hiçbir fayda getirmeyecektir. İnsanı değerli kılan, kalbindeki güzellikler, ruhundaki
                       değerlerdir. İnsan edindiği tüm bilgiyi beynine yükler, ama kalbinde 'marifet ilmi'
                       olmadıktan sonra, bunun bir değeri olmaz.

                           Nitekim münafık tüm genel kültür kitapları gibi, Kuran ayetlerini de ezbere
                       bilebilir. Tarihte 'Kuran'ı, Tevrat'ı ve İncil'i ezberlemiş' birçok 'alim ya da bilgin

                       görünen münafık' da vardı. Dillerinde bilgi vardı ama kalplerinde 'marifet ilmi'
                       yoktu. 'Mârifetullah ilmi'; kitap satırlarında yazılı olmayan, ancak Allah'a yakın
                       olan insanların kalplerinin derinliklerinde gizli bulanan bir ilimdir. Bilgiyi gerçek

                       anlamda kavrayıp kullanabilecek olanlar da, ancak bu ilme vakıf olan Müslüman-
                       lardır.
                           Allah Kuran'da, 'bilgi yüklendikleri halde kalpleri bomboş olan' münafıkları

                       'kitap yüklü eşeklere' benzetmiştir:
                           Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu (içindeki derin anlamları, hikmet ve
                           hükümleriyle gereği gibi) yüklenmemiş olanların durumu, koskoca kitap yükü








           204
   201   202   203   204   205   206   207   208   209   210   211