Page 208 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 208

M ÜNAFI ĞIN D ERİN K ARANLI ĞI






                           MÜNAFIK PATAVATSIZ VE MÜNASEBETS ZD R

                           Münafık günün hemen her saatinde gösterdiği 'kötü, nezaketsiz, düşüncesiz
                       ve negatif ahlakıyla' dikkat çeker. Ciddi bir menfaati söz konusu olmadığı takdirde,

                       herhangi bir konuda nezih bir tavır içerisinde olduğuna rastlamak zordur. Bu bozuk
                       ahlakını konuşmalarına yansıtarak, Müslümanlara rahatsızlık vermek ve huzursuzluk
                       çıkarmak ister.

                           Münafık şeytandan aldığı ilhamla, zekasını oldukça iyi kullanabilen bir varlıktır.
                       Neyin nezaketsizlik, neyin patavatsızlık, neyin münasebetsizlik olduğunu çok iyi
                       anlayabilecek bir kavrayışa sahiptir. Ama amacı zaten güzel bir tavır göstermek ol-

                       madığı için, bu konuda kendini sınırlamaz ve özen göstermez. Ağzına geldiği gibi,
                       canının istediği gibi, olur olmaz yerde konuşmayı kendince 'özgürlük' sayar.
                       Sadece kendini önemli ve değerli gördüğü; ve tavırlarının çevresindeki insanları

                       nasıl etkilediğini önemsemediği için, konuşmalarına çekidüzen vermez. Zaten
                       aklını da çok beğendiği ve kendisinde herhangi bir kusur da görmediği için, 'çok

                       nüktedan olduğuna' ve 'çok mükemmel konuştuğuna' inanır.
                           Oysaki gün boyu yaptığı hemen her konuşma 'münasebetsiz, patavatsız ve
                       nezaketsiz'dir. Birşeyi pozitif yönden dile getirerek anlatmak yerine, genellikle

                       bunu en negatif yönüyle, en iğneleyici kelimeleri seçerek dile getirir. Bir sohbet
                       ortamında herkesten çok ve sürekli olarak kendisi konuşmak ister. Konuşmalarında

                       hikmet olmadığı ve çoğunlukla çok gereksiz konularla çevresindekilerin vaktini
                       aldığı halde, herkesin saygıyla ve titizlikle kendisini dinlemesini ister.
                           O ise, başkaları konuştuğu zaman 'dinleme adabını bilmez'. Düzenli olarak

                       'karşısındaki insanın sözünü keser' ve 'lafını tamamlamasına imkan vermeden
                       aynı konuyu alıp kendisi anlatmaya başlar'. Hemen her konuşmasında birilerine
                       'laf dokundurup', bir konuda iğneleme yapıp birşeyler ima etmeye çalışır. Kendi-

                       sinden başka, güzel konuşabilen insan olduğuna ise inanmaz. Bu yüzden de 'her
                       kim konuşursa, mutlaka o kişinin lafını düzeltip, onun yanlış bildiğini ya da bir
                       kelimeyi yanlış telaffuz ettiğini vurgulamak ister'. Her şeyin 'en doğrusunu bilen'

                       ve 'yanlışları fark eden' kişi ise, ona göre yalnızca 'kendisi'dir.
                           Oysaki, münafığın tüm bu kendini ön plana çıkarma ve büyütme çabaları na-

                       filedir. Müslümanlar, güzel ahlak göstermeyen bir insana asla saygı ya da hayranlık
                       duymazlar. İstediği kadar bilgili olduğu ya da güzel konuştuğu imajını vermeye
                       çalışsın, Müslümanlar bundan etkilenmezler. Aksine, bu kişinin iman edenlere karşı

                       özellikle özensiz, kaba ve pervasız bir tavır içerisinde olduğunu görerek, Müslüman-
                       lardan farklı bir insan olduğunu anlar ve ona göre dikkatli davranırlar.







           206
   203   204   205   206   207   208   209   210   211   212   213