Page 221 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 221
ad nan o k t ar (haru n y ahy a)
önemli görülen faaliyetleri yapan kişileri yermek' ve 'onlardan daha iyi olduğunu
vurgulayabilmek' münafık için çok önemlidir.
Örneğin eğer bir kişi çok güzel bir yazı yazmış ve bu da İslam'ın tebliği açı-
sından çok etkili olmuşsa, münafık hemen bir şekilde o yazıyı eleştirmenin yol-
larını arar. Bir başkası bir yerde güzel bir dekorasyon yapmışsa, hemen bunun ne
kadar demode ve kötü olduğunu vurgulayacak bir üslup kullanır. Diğer bir kişi,
güzel bir video hazırlamış ve bunda en son teknolojileri ve en kaliteli görüntüleri
kullanmıştır. Münafık hemen burada da kendince üstten bakan, beğenmeyen ve
küçük gören bir üslupla, bunların aslında çok bilinen, çok eski teknikler ve sıradan
görüntüler olduğunu söyler. Ardından da, o şeytani ama çok zayıf olan aklıyla
çirkin oyunlarının ikinci aşamasına geçer. Sürekli eleştirip, kınayıp, eksik ve kusur
bulduğu bu çalışmaları, kendisinin herkesten çok daha iyi bildiğini ve en mü-
kemmel tekniklerle çok daha etkili bir şekilde yapabileceğini anlatmaya başlar.
Bunlar gibi yapılacak yeni bir faaliyet söz konusu olduğunda da, münafık hemen
ortaya atlayıp o işle kendisinin ilgilenmek istediğini söyler. Örneğin bir su kuyusu
açılacaktır, münafık hemen öne atılır ve "Ben yapayım bunu" der. Böylece kendisine
'bir işe yarıyor havası' vermiş olacak ve zaten başarılı olacağı bilinen bir işi üstlenerek
'o başarının mimarı' konumuna gelmiş olacaktır.
Ancak elbette ki münafığın niyeti asla böyle birşey için emek vermek, buna
vakit ayırmak, Müslümanları ve İslam'ı güçlendirecek herhangi birşey yapmak de-
ğildir. Amacı sadece çirkeflik yaparak, huzursuzluk çıkararak, yaygaralar kopa-
rarak kendini insanlara üstün göstermeye çalışmaktır. Nitekim kendisine, "Peki
o zaman, madem sen herkesten çok daha iyisin, öyleyse al bunu da sen yap" de-
nildiğinde, o konuda en ufak bir çaba bile harcamadığı ve asla istenilen sonuca
ulaşmadığı görülür. Çünkü artık kendince istediği olmuş durumdadır. Herkesin
duyacağı bileceği şekilde, "Falanca şahıs bu konuda en bilgili, en yetenekli kişi.
Bu yüzden bu görevi ona verdik." diye söylenmiş olacak, o da kendince üstünlüğünü
ispatlamış olacaktır. Sadece bu sözle bile istediği itibarı kazanmış ve o başarılı in-
sanlarla karşılaştığında, onlara karşı kullanabileceği bir koz elde etmiş olacaktır.
İşte münafığın her oyunu gibi, bu planı da oldukça 'kof ve akılsızcadır'. Müs-
lümanların, ortada samimi bir çaba ve hayırlı bir çalışma olmaksızın, tek bir söz ile
bir kimse hakkında bir kanaat edinmeyecekleri açıktır. Ama münafık, böyle bir
durumda Müslümanların da 'onu gözlerinde büyüteceklerini ve çok etkilenecek-
lerini' sanır. Büyüklük ve gösteriş hırsıyla, kendi akılsızlığını dahi göremeyecek
kadar kör hale gelmiştir.
Tüm kainatı ve içindeki her şeyi yaratan, gücün tek ve sonsuz sahibi olan
yalnızca Yüce Allah'tır; O'nun dışındaki tüm varlıklar ise O'na muhtaç ve acizdir.
219