Page 222 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 222

M ÜNAFI ĞIN D ERİN K ARANLI ĞI






                       Dolayısıyla da münafık ne kadar debelenirse debelensin, asla arzuladığı gibi bir
                       büyüklüğe ulaşamayacaktır. Tarih boyunca her devirde Firavunlar, Nemrutlar
                       hep bu büyüklük hırsıyla yanıp tutuşmuşlardır. Ancak hiçbiri istediğine ulaşa-

                       mamıştır. Her biri, elde ettiği maddi manevi her şeyi geride bırakarak Allah'ın hu-
                       zuruna çıkarılmak üzere ahirete alınmıştır. İşte münafığın, asla gerçeğe dönüşmeyen

                       bu 'delice büyüklük hırsı' Kuran'da şöyle haber verilmiştir:
                           Şüphesiz, kendilerine gelmiş bulunan hiçbir delil olmaksızın, Allah'ın ayetleri
                           konusunda mücadele edenlere gelince; onların göğüslerinde kendisine ulaşama-

                           yacakları bir büyüklük (isteğin)den başkası yoktur. Artık sen Allah'a sığın. Şüp-
                           hesiz O hakkıyla işiten, hakkıyla görendir. (Mümin Suresi, 56)

                           Burcun üstündeki adamlar, kendilerini yüzlerinden tanıdıkları (ileri gelen bir-
                           takım) adamlara seslenerek derler ki: "Ne (güç ve servet) toplamış olmanız, ne
                           büyüklük taslamanız (istikbarınız) size bir yarar sağlamadı." (Araf Suresi, 48)




                           MÜNAFIK, HIRSIZ VE DOLANDIRICIDIR

                           Münafık Allah korkusu olmayan bir varlıktır. Dolayısıyla hayata dair hiçbir
                       konuda 'imani, ahlaki ya da etik sınırları' yoktur. Çıkarına uygun olan her şey,
                       onun için 'iyi' ve 'doğru' olandır. Ve birşey onun menfaatlerini zedeliyorsa, o da

                       münafığa göre 'kötü' ve 'yanlış' olandır. Allah'ın kendisini her an gördüğüne ve
                       tüm yaptıklarının hesabını ahirette mutlaka vereceğine de inanmadığı için, yalnız
                       kaldığında, kimsenin kendisini görmediğini düşündüğünde her türlü ahlaksızlığı,

                       sahtekarlığı ve alçaklığı yapabilecek bir karaktersizliktedir. İşte bu çarpık bakış açısı
                       münafığın 'hırsızlık yapmakta da hiçbir sakınca görmemesine' neden olur.

                           Tarihin hemen her döneminde, münafıklar inananlardan 'Maddi manevi her
                       konuda, olabilecek en fazlasıyla istifade etmeye' çalışmışlardır. Onların zengin-
                       liklerine karşı içlerinde derin bir kıskançlık duymuş ve sahip oldukları zenginliğe

                       hep göz dikmişlerdir. Münafıklar bu malları gasp edebilmek ya da çalabilmek
                       için hep bir fırsat kollamışlardır. Münafıkların, inananların mallarını hırsızlık,

                       gasp ya da dolandırıcılık gibi yollarla ele geçirmeye çalıştıklarına dair tarihte pek
                       çok örnek vardır. Resulullah (sav) zamanındaki münafıkların da bu hırsız ve gaspçı
                       karakterlerinden rivayetlerde sıklıkla bahsedilmektedir. Bu dönemde de münafıklar

                       yine Peygamber (sav)'in çevresindeki Müslümanların mallarını mülklerini çalma
                       eğilimindeydiler. Bu konuda en bilinen münafıklardan biri de 'Tu'me bin Ubey-
                       rik'dir. Rivayetlerde Nisa Suresi'ndeki bazı ayetlerin Tu'me bin Ubeyrik'in yaptığı

                       hırsızlık üzerine indirildiği anlatılmış, tefsirciler ise ayetlerin yorumlarını şöyle
                       açıklamışlardır:




           220
   217   218   219   220   221   222   223   224   225   226   227