Page 177 - Risale-i Nur - İşaratü'l-İcaz
P. 177

İHYA-YI ERVAH                                                                                                    179

           da  içi  de  her  iki  yüzü  de  latiftir.  Hattâ  en  küçük  ve  hasis  bir  hayvanın
           Hayatı bile yüksektir. Bunun içindir ki, Hayat ile Kudret arasında zahirî
           bir  sebeb  tavassut  etmiyor.  Hayata  bizzât  Kudretin  mübaşereti,  İzzete
           münafî  değildir.  Halbuki  umûr-u  hasiseye  Kudretin  zahiren  mübaşereti
           görünmemek  için  esbab-ı  zahire  vaz'edilmiştir.  Demek  Hayatta  hısset
           yoktur.  İşte  bundan  anlaşıldı  ki;  Hayat,  Sâni'in  Vücuduna  en  zahir  bir
           delildir.

                  Ve  keza  en  basit  bir  cismin  geçirmiş  olduğu  inkılabat  ve
           tahavvülâta dikkatle bakılırsa görülür ki; Âlem-i Zerrattaki zerreler, Âlem-
           i Anasıra intikal edince başka suretlere girerler, Âlem-i Mevalidde başka
           suretlere  dönerler,  nutfede  başka  vaziyet  alırlar,  sonra  alaka  olur,  sonra
           mudga  olur,  sonra  bir  insan  suretini  giyer,  ortaya  çıkarlar.  Bu  kadar
           inkılabat-ı acibe  esnasında,  zerreler  öyle  muntazam  harekât  ve  muayyen
           Düsturlar  üzerine  cereyan  ederler  ki;  sanki  bir  zerre,  meselâ  Âlem-i
           Zerratta iken vazifelendirilmiş ve Abdülmecid'in gözünde yer alıp vazife
           görmek üzere yola çıkarılmıştır. Bu hali, bu vaziyeti, bu İntizamı gören bir
           zihin,  bilâ-tereddüd hükmeder  ki;  o  zerreler,  bir  Kasd  ile  ve  bir  Hikmet
           altında gönderilir. İşte zerratın Hayata mazhariyeti için geçirdiği bu kadar
           acib ve garib tavırlar, insana ikinci bir Hayatın bu Hayattan daha kolay ve
           daha sehil olduğuna da  bir kanaat getirir. İşte Hayatın mebde ve  meâde
           delil olduğu bu Hakikatlardan anlaşıldı.
                  ۪ مُكايحَاف۪Cümlesi, ۪مُكتيمي ۪۪مث۪Cümlesine bir delil gibidir. Hepsi

                         َ
                                     ْ ُ
                                             َّ ُ ُ
                  ْ َ ْ
           de birlikte,   ۪يَك۪den istifade edilen inkâra delildir.
                      ۪
                      ف
                         ْ َ

                  Ü ç ü n c ü      M e s ' e l e :   ۪مُكتي ۪ مي ُ  ۪ ث ۪م   ukdesini  açar.   Evet
                                                         ُ َّ
                                                ْ ُ
           mevtin  de  Hayat  gibi  mahluk  olduğuna,  mevtin  i'dam  ve  adem-i  mahz
           olmadığına delalet eder. Mevt, ancak Ruhun cesed kafesinden çıkmasıyla
           tebdil-i mekân etmesinden ibarettir. Ve keza nev'-i beşerde mevcud emarat
           ve  işarat-ı  kesîreden  kat'iyyetle  anlaşılır  ki,  insan öldükten  sonra  birşeyi
           bâki  kalır;  o  şeyi  de,  ancak  Ruhtur.  Demek  Ruhun  Bekası,  Hâsse-i
           Zâtiyedir.  Bu  Hâsse-i  Zâtiyenin  bir  ferdde  mevcud  olması,  nev'in
           tamamında  mevcud  olmasını  istilzam  etmekle;  mûcibe-i  cüz'iyenin
           mûcibe-i külliye hükmünde olduğuna bir misal teşkil ediyor. Binaenaleyh
           mevt,  Hayat  gibi  bir  Mu’cize-i  Kudrettir.  Yoksa  Hayat  şartları
           bulunmadığından ademin dairesine girmiş değildir.
                  S- Ölüm nasıl Nimet olur ve ne suretle Nimetlerin sırasına dâhil
           edilmiştir?
   172   173   174   175   176   177   178   179   180   181   182