Page 172 - Risale-i Nur - İşaratü'l-İcaz
P. 172

174                                                                                                 İŞÂRÂT-ÜL İ’CAZ


          ۪ َلصوي۪نَا    ِ  ۪ ۪ هب ۪  ۪ للّا ۪ ۪ رمَا۪آَّم ۪ ۪ نوعَطقي  ۪ و ۪     Bu  Cümledeki  Emir,  iki   kısımdır:
           َ ُ    َّٓ ْ  ُ ٰ  َ َ  َ  َ ُ  َ ْ َ

                 Birisi,  teşriîdir  ki,  Sıla-i  Rahim  ile  tabir  edilen  akraba  ve
          Mü’minler arasında şer'an emredilen muvasala hattıdır.

                 Diğeri,  Emr-i  Tekvinîdir  ki,  fıtrî  Kanunlar  ile  Âdetullahın
          tazammun  ettiği  Emirlerdir.  Meselâ  İlmin  i'tası,  manen  ameli
          emrediyor; zekânın i'tası, İlmi emrediyor; istidadın bulunması, zekâyı;
          Aklın verilmesi, Marifetullahı; Kudretin verilmesi, çalışmayı; cesaretin
          verilmesi, Cihadı manen ve tekvinen emrediyor.

                 İşte o fâsıklar, bu gibi şeylerin arasında şer'an ve tekvinen tesis
          edilen  muvasala  hattını  kesiyorlar.  Meselâ  Akılları  Marifetullaha,
          zekâları  İlme  küs  olduğu  gibi;  akrabalara  ve  Mü’minlere  dahi  dargın
          olup, gidip gelmiyorlar.
                                 ِ
                          ِ
                  ۪ضرَلاْا ۪ ۪۪ف  ۪۪ ۪  ۪ نود ۪ سفي۪و : Evet fıskla bozulan bir adam, bataklığa
                  ِ
                             َ ُ
                                   ْ ُ َ
                    ْ
          düşüp  çıkamıyan  bir  şahıs  gibi  çoklarında  o  bataklığa  düşmelerini
          istiyor ki, maruz kaldığı o dehşetli halet, bir parça hafif olsun. Çünki
          musibet  umumî  olursa,  hafif  olur.  Ve  keza  bir  şahsın  Kalbinde  bir
          ihtilâl,  bir  fenalık  hissi  uyanırsa;  yüksek  hissiyatı,  Kemalâtı  sukut
          etmeye başlar; Kalbinde tahribata, fenalığa bir  meyil, bir zevk peyda
          olur.  Yavaş  yavaş  o  meyil  Kalbinde  büyür;  sonra  o  şahıs  bütün
          lezzetini,  zevkini  tahribatta,  fenalıkta  bulur.  İşte  o  vakit  o  şahıs,  tam
          manasıyla  Arz'da  yırtıcı  bir  hayvan,  ihtilâli  çıkarıp  büyüten  bir  bela,
          fesadı durmayıp karıştıran bir âfet kesilir.

                 S- Bir fâsıkın fıskıyla Arz'ın müteessir olması Akıldan uzaktır?
                 C- Madem ki Arz'da Nizam var, müvazene de olmalıdır. Hattâ
          Nizam müvazeneye tâbidir. Binaenaleyh bir makinenin dişleri arasına
          küçük bir şey düşerse makine müteessir olur, belki faaliyeti de durur.
          Veya  faraza  iki  dağ  bir  teraziyle  tartılır  iken,  terazi  müvazi  olduğu
          vakit bir gözüne bir ceviz ilâve edilirse müvazenesi bozulur. Dünyanın
          da  manevî  nizam  makinesi  böyledir.  Mütemerrid  bir  fâsıkın  fıskı,
          Arz'ın müvazene-i maneviyesinin bozulmasına vesile olabilir.
                                          ِ َّٓ
                                 ِ َّٓ
                     ِ
                 ۪ نورساخْل ا۪مه ۪۪ ۪ كئٰلوُا : ۪كئٰلوُا üç şeyi ifade ediyor. Birisi ihzar,
                                        َ
                               َ
                       َ
                 َ ُ
                           ُ ُ
                                                                     ِ َّٓ
          ikincisi    mahsûsiyet,   üçüncüsü   uzaklıktır.   Demek   bu  ۪كئٰلوُا    gaib
                                                                   َ
          olan o fâsıkları ihzar eder, mahsûs bir şekilde gösterir.
   167   168   169   170   171   172   173   174   175   176   177