Page 176 - Risale-i Nur - İşaratü'l-İcaz
P. 176

178                                                                                                 İŞÂRÂT-ÜL İ’CAZ

                 S- Mevt, Hayatın zevalidir. Halbuki o zerrelerde Hayat yoktur ki,
          zevali mevt olsun?

                 C- Mevtin o zerrelere ıtlak edilmesi, mecazdır. Sebebi ise; üçüncü,
          dördüncü  düğümleri  zihne  kabul  ettirmek  üzere,  zihin  için  bir
          hazırlamadır.
                                             ۪ يحَاف   ۪düğümünü  açıyor.  Evet  Ha-
                 İ k i n c i    M e s ' e l e :     ۪مُكا َ ْ  َ
                                          ْ
          yat, Kudret-i Ezeliyenin en büyük ve en ince ve en acib bir Mu’cizesidir
          ve  bütün  Nimetlerden  üstündür  ve  mebde'  ve  meâdın  bürhanlarından  en
          zahir bürhandır.

                 Evet  Hayat  nevi'lerinin  en  ednası  nebat  Hayatıdır.  Hayat-ı
          nebatiyenin başlangıcı, çekirdekte veya habbede Hayat düğümünün uyanıp
          açılmasıdır. Bunun keyfiyeti o kadar zahir, o kadar umumî, o kadar me'luf
          iken, zaman-ı Âdem'den şimdiye kadar hikmet-i beşerden ve felsefesinden
          gizli kalmıştır. İşte Hayatın ne derece ince olduğu anlaşıldı.

                 Ve keza Hayatı olmayan bir cisim, en büyük bir dağ da olsa tektir,
          yetimdir,  mekânından  başka  birşeyle  münasebeti  yoktur.  Lâkin  bal  arısı
          gibi  küçük  bir  cisim,  Hayata  mazhar  olduğu  zaman,  bütün  Kâinatla
          münasebetdar olur ve herşeyle alış-veriş yapar; hattâ diyebilir ki: "Kâinat
          benim  mülkümdür,  benim  yerimdir."  Kâinatın  her  tarafına  gider,
          havassıyla  tasarruf  eder,  bütün  eşya  ile  kesb-i  muarefe  eder.  Bilhassa
          Hayat-ı İnsaniye tabakasına çıkan Hayat, Aklın Nuruyla Âlemleri gezmiş
          olur. Âlem-i Cismanîde tasarruf ettiği gibi, Âlem-i Ruhanîde gezer, Âlem-i
          Misale seyahat eder; kendisi o Âlemleri ziyarete gittiği gibi, o Âlemler de,
          onun  Ruhunun  âyinesinde  temessül  etmekle  iade-i  ziyaret  etmiş  gibi
          olurlar. Hattâ insan "Âlem, Allah'ın Fazlıyla benim için halkolunmuştur"
          diyebilir.  Hayat-ı  İnsaniye;  herbirisi çok tabakalara  şamil  olarak  Hayat-ı
          Maddiye,  Hayat-ı  Ruhaniye,  Hayat-ı  Maneviye,  Hayat-ı  Cismaniye  gibi
          nevi'lere ayrılır, inbisat eder. Demek ziya, renk ve cisimlerin görünmesine
          sebeb olduğu gibi; Hayatda, mevcudatın kâşifi ve sebeb-i zuhurudur. Evet
          Hayat,  bir  zerreyi  bir  küre  gibi  yapar;  Ashab-ı  Hayatın  herbirisi,  Âlem
          benimdir  diyebilir.  Aralarında  müzahame  ve  münakaşa  da  olmaz;
          müzahame ve münakaşa, yalnız nev'-i beşerde olur. İşte Hayatın ne büyük
          bir Nimet olduğu anlaşıldı.

                 Ve  keza  camid,  dağınık  bazı  zerrelerin  birdenbire  bir  vaziyetten
          çıkıp, makul bir sebeb olmadığı halde diğer bir vaziyete girmesi, Sâni'in
          Vücuduna  zahir  bir  delildir.  Hattâ  Hayat;  Hakikatların  en  eşrefi,  en
          temizidir;  hiçbir  cihetle  hısseti  yoktur, çirkin bir lekesi yok. Hayatın dışı
   171   172   173   174   175   176   177   178   179   180   181