Page 186 - Risale-i Nur - İşaratü'l-İcaz
P. 186

188                                                                                                 İŞÂRÂT-ÜL İ’CAZ

          şu  iki  meslek  arasında  mutabakat  hasıl  olabilir.  Şöyle  ki:  "İkisi  de

                                                          ۪
                                                          ۪

          birbirine bitişikti, sonra ayrı ettik" manasında olan  ۪امهانقتف ۪ ف۪اقت ْ  ۪ ر۪اتناَك
                                                           َ ُ َ ْ
                                                                        َ َ َ
                                                                    َ َ َ
          nın  İfadesine  nazaran,  manzume-i  şemsiye  ile  Arz,  Dest-i  Kudretin
          madde-i esîriyeden yoğurmuş olduğu bir hamur şeklinde imiş. Madde-i
          esîriye, mevcudata nazaran akıcı bir su gibi mevcudatın aralarına nüfuz
          etmiş bir maddedir.
            ِ ۪ء آَّم ۪ ْلا ۪ َ لع۪هشر ۪ ع۪ناَك  ۪ و ۪ ۪۪۪Âyeti ,  şu   madde-i esîriyeye   işarettir    ki,
                          َ َ
              َ
                                 َ
                    َ ُ ُ ْ
          Cenab-ı  Hakk'ın  Arş'ı,  su  hükmünde  olan  şu  esîr  maddesi  üzerinde
          imiş.  Esîr  maddesi  yaratıldıktan  sonra,  Sâni'in  ilk  icadlarının
          Tecellisine  merkez  olmuştur.  Yani  esîri  halkettikten  sonra,  cevahir-i
          ferd'e  kalbetmiştir.  Sonra  bir  kısmını  kesif  kılmıştır  ve  bu  kesif
          kısımdan,  meskûn  olmak  üzere  yedi  küre  yaratmıştır.  Arz,
          bunlardandır. İşte Arz'ın -hepsinden evvel tekâsüf ve tasallüb etmekle
          acele kabuk bağlayarak uzun zamanlardan beri Menşe-i Hayat olması
          itibariyle-  Hilkat-i  Teşekkülü  Semavattan  evveldir.  Fakat  Arz'ın
          bastedilmesiyle nev'-i beşerin taayyüşüne elverişli bir vaziyete geldiği,
          Semavatın  Tesviye  ve  Tanziminden  sonra  olduğu  cihetle,  Hilkatı
          Semavattan sonra başlarsa da bidayette, mebde'de ikisi beraber imişler.
          Binaenalâhâzâ o üç Âyetin aralarında bulunan zahirî muhalefet, bu üç
          cihetle mutabakata inkılab eder.

                 İkinci  bir  cevab:  Ey  arkadaş!  Kur'an-ı  Kerim  tarih,  coğrafya
          muallimi  değildir.  Ancak  Âlemin  Nizam  ve  İntizamından  bahisle,
          Sâni'in  Marifet  ve  Azametini  cumhur-u  nâsa  Ders  veren  Mürşid  bir
          Kitabdır. Binaenaleyh bunda iki makam vardır:

                 Birinci Makam: Nimetleri, İhsanları, Merhametleri göstermekle
          delail-i zahiriyeyi beyan etmekten ibarettir. Bu itibarla Arz, Semavattan
          evveldir.

                 İkinci  Makam:  Azamet,  izzet,  Kudret  delillerini  gösterir  bir
          makamdır. Bu cihetle Semavat, Arz'dan evveldir.
                   ۪ث۪mâba'dinin  mâkablinden bir zaman sonra Vücuda geldiğine
                 ۪
                 م
                   ُ َّ
          delalet  eder ki,  buna "terahi" denilir. Demek burada Arz ile Semavat
          arasında  bir  uzaklık  vardır.  Bu  uzaklık,  Arz'ın  Semavattan  evvel
          halkedildiğine  göre  Zâtîdir.  Aksi  halde  rütebî  ve  Tefekkürîdir.  Yani
          Semavatın  Hilkati  birinci  ise  de,  Tefekkürce  rütbesi  ikincidir;  Arz'ın
          Hilkati  ikinci  ise  de,  Tefekkürü  birincidir.  Yani  evvelâ  Arz'ın
          Tefekkürü, sonra Semavatın
   181   182   183   184   185   186   187   188   189   190   191