Page 52 - Risale-i Nur - İşaratü'l-İcaz
P. 52
54 İŞÂRÂT-ÜL İ’CAZ
i'lam ve talim eden Zât-ı Zülcelal sözüne nasıl muhalefet eder?
D ö r d ü n c ü B ü r h a n: Üçüncü Bürhanı izah eder. Bütün
fenlerin şehadetiyle, fıtratta israf yoktur. Eğer insan-ı ekber denilen
Âlemdeki Hikmetleri idrakten âciz isen, Âlem-i Asgar denilen insandaki
nüktelere, Hikmetlere dikkat et. Evet "Fenn-i Menafi'-ül A'za"nın şerh ve
beyan ettiği vecihle, insanın cisminde, herbirisi bir menfaat için takriben
ikiyüz küsur kemik vardır. Ve herbirisi bir faide için altı bin damar vardır.
Ve hüceyrata hizmet eden yirmidört bin mesame ve pencere vardır. O
hüceyratta cazibe, dafia, mümsike, musavvire, müvellide namıyla herbirisi
bir maslahat için beş kuvvet çalışıyor. Âlem-i Asgar böyle olsa, insan-ı
ekber ondan geri kalır mı? Ruha nisbeten ehemmiyetsiz olan cesed bu
derece israftan uzak bulunsa, ne Suretle Cevher-i Ruhla âsârında,
emellerinde, efkârında ve maneviyatında israf olur. Çünki Saadet-i
Ebediye olmasa, bütün maneviyat kurur. O Hakikatlar, israf memleketine
kaçarlar. Acaba dünya kadar kıymetli olan bir cevhere mâlik olmakla, hem
daima onun zarfını ve gılafını muhafaza ettikten sonra, o cevheri
birdenbire yere vurup kırmak ihtimali var mıdır? Hangi Akıl kabul eder?
Hem bir şahsın bünyesindeki kuvvet, a'zasındaki sıhhat, istidadındaki
kabiliyet, o şahsın yaşayışına ve tekemmülüne delil olduğu gibi, Kâinatın
Ruhuna kadar nüfuz eden Hakikat-ı Sabite ve devam ile yaşayışını îma
eden İntizamındaki Kuvvet-i Kâmile ve tekemmülüne giden Nizamındaki
Kemal acaba Haşr-i Cismanî yoluyla Saadet-i Ebediyeye delil olmaz mı?
Zira İntizamını ihtilâlden ve bozulmaktan kurtaran, Saadet-i Ebediyedir.
Ve tekemmüle vasıta olur ve o kuvveti inkişaf ettiren odur.
B e ş i n c i B ü r h a n: Evet her nevi mahlukatta bir nevi
Kıyametin ve bir çeşit Haşrin tekrar ile vukua gelmekte olduğu, büyük
Kıyametin vukuuna ve geleceğine işarettir. Buna bir misal: Evet haftalık
saate bak. O saatte saniyeleri, dakikaları, saatleri, günleri sayan ibrelerden
ve millerden saniyeleri sayan ibre, dakikaları sayan ibrenin hareketini
ihbar ediyor. Dakikaları sayan ibre, saatleri sayan ibrenin hareketini ilân
ediyor. Saatleri sayan ibre de, günleri gösteren ibrenin hareketini husule
getiriyor ve i'lam ediyor. İşte birincinin hareketinin tamam olması,
ikincisinin de hareketinin tamam olacağına ve ikincinin tamam-ı hareket
etmesi, üçüncünün de itmam-ı hareket edeceğine işarettir.
Kezalik Sâni'-i Hakîm'in Kâinat denilen büyük bir saati vardır. Bu
saatin milleri, feleklerin çeşit çeşit deveranından ibarettir. İşte bu
deveranlar; günleri, seneleri, ömr-ü beşeri, dünyanın Beka müddetini
gösteriyorlar.