Page 54 - Risale-i Nur - İşaratü'l-İcaz
P. 54

56                                                                                                    İŞÂRÂT-ÜL İ’CAZ

          en azîm bir musibete, bir belaya inkılab eder. Acaba göz önünde bilbedahe
          görünen Rahmet-i İlahiye,  firak-ı ebedînin Muhabbet ve Şefkat aleyhine
          hücum etmesine müsaade eder mi? (Vallahi hâyır!..)
           ِ
           ۪
           للّ
             ۪ ۪ و َ۪لا Ancak o  Rahmetin Şe'nindendir ki, firak-ı ebedîyi hicran-ı lâye-
             ا
               َ ٰ
          zalîye, hicran-ı lâyezalîyi firak-ı ebedîye ve adem-i mutlakı da her ikisine
          musallat eder ki, o firakların, o hicranların kökleri ortadan kalksın.
                 S e k i z i n c i    B ü r h a n: Bütün Âlemce her hususta Sıdkı ve
          Doğruluğu  malûm  ve  müsellem  olan  Hazret-i  Muhammed-i  Arabî
          Aleyhissalâtü Vesselâm, Parmağıyla kameri şakkettiği gibi, Lisanıyla de
          Saadet-i  Ebediyenin  kapılarını  açmıştır.  Ve  bütün  Enbiya-yı  İzamın  bu
          Hakikat  üzerine İcma'ları, bir hüccet-i katıadır.

                 D o k u z u n c u    B ü r h a n: Onüç asırdan beri yedi vecihle
          İ’caz’ı  tasdik  edilen  Kur'an-ı  Mu'ciz-ül  Beyan'ın  Haşir  hakkındaki
          beyanatı, Saadet-i Ebediyenin geleceğine kâfi bir delil değil midir? Başka
          bir delile ihtiyaç var mıdır?

                 O  n  u  n  c  u    B  ü  r  h  a  n:  Bu  bürhan,  binlerce  bürhanları
          müctemi'dir.  Bu  bürhanları,  çok  Âyetler  tazammun  etmişlerdir.  Evet
          Kur'an-ı Kerim, çok Âyetlerinden Haşre nâzır pencereler açmıştır.

          Ezcümle: اراوْطَا۪مُكقَلخ۪دق۪و  Âyetiyle, Saadet-i Ebediyeye yol açan bir
                      َ
                           ْ َ َ ْ َ َ
                                                                ِ
          kıyas-ı  temsilîye  işaret  etmiştir.  Kezalik    ۪ بع  ِ  ۪۪ ۪۪ ۪ ْلل  ۪  مَّلَظب ۪۪  ۪ كب ۪ ر۪ام  ۪ و ۪۪ ۪۪
                                                  ۪
                                                  دي
                                                                   َ ُّ
                                                                      َ َ
                                                      َ
                                                                             َ
          Âyet-i Kerimesiyle, o Saadeti gösteren bir kıyas-ı adlîye işaret etmiştir.

                 Birinci  Âyetle  işaret  edilen  kıyas-ı  temsilî:  Evvelâ  insanın
          Vücuduna  bak.  Nasıl  tavırdan  tavıra,  yani  nutfeden  alakaya,  alakadan
          mudgaya, mudgadan et ve kemiğe, et ve kemikten insan Suretine bir Kasd,
          bir  İrade  ve  bir  İhtiyar altında  mahsus  kanunlarla,  muayyen  Nizamlarla,
          muntazam hareketlerle intikal ettiğini ve kalıptan kalıba girip çıktığını gör.
          Sonra  insanın  bekasına  dikkat  et.  İnsan,  bu  Vücud  libasını  her  sene
          değiştirir. Bu Vücud değişmesi, bedendeki hüceyratın yıkılıp yapılmasıyla
          olur. Bu tamirat da, bütün a'zanın erzak mahzeni hükmünde olan, Cenab-ı
          Hakk'ın bir Kanun-u Mahsusla ihzar ettiği o madde-i latifeden alınan ecza
          ile  yapılır.  Sonra  o  madde-i  latifenin  ahvaline  bak.  Nasıl  a'zanın
          ihtiyaçlarına  göre  muayyen  bir  Kanun  ile  taksim  edilir  ve  bedenin  her
          tarafına mahsus bir nizam ile muntazaman dağıtılır. Yine şâyan-ı dikkattir
          ki; o madde-i latife, dört matbahta pişirildikten sonra ve dört
   49   50   51   52   53   54   55   56   57   58   59