Page 67 - Naklen Öyküler
P. 67
hazırlamışlar. Bizi evlerine davet ettiler. Hepimiz aynı anda itiraz
ettik. Diğerlerinin aklından geçen neydi bilmiyorum, ama ben, baba-
mı Ercan Amcaların bahçesinden, özellikle ceviz ağacından bir süre
uzak tutmamız gerektiği hissine kapılmıştım. “O zaman,” dedi Esen
Teyze, “yemekleri size taşıyalım.” Bu öneriye ses çıkaramadık. Ben
nasıl geçiştirebileceğimi düşünüyordum, bizimkileri durduran neydi
hiçbir fikrim yok.
Sükût ikrardan gelir diye düşünmüş olacaklar ki komşuları-
mız hızla evlerine doğru yöneldiler. Biraz sonra da her birinin elinde
ikişer kap yemek olmak üzere hemen arkamızdan bizim eve girdiler.
Yanlarında eli boş bir genç erkek vardı. Yemek masasının çevresin-
de herkes bir sandalye seçip oturdu. Yemek kapları masanın ortasına
konmuştu. Ben mutfağa yöneldim. Bir yandan da o an için en son
gereksinim duyduğumuz şeyin kalabalıkla yemek yemek olduğunu
düşünüyordum. Evin kızı olarak tabak, çatal-kaşık, su bardağını kişi
sayısına göre bir tepsiye koyup yemek masasının olduğu salona ta-
şımak zorundaydım. Birkaç tur yaparak masanın eksiklerini tamam-
lamıştım ki ekmek olmadığını fark ettim. Sesimi çıkarmadan bozuk
para alıp dışarı çıktım. Mahalle fırınından aldığım sıcacık ekmekle
eve dönerken bilinç dışı bir hareketle ekmeğin sivri köşesini koparıp
yemeye başlamışım. Fark ettiğimde hem utandım hem de çocuklu-
ğumun en çok rahatlatan bu kaçamağının rastlantı olmadığını düşün-
düm.
Kapıdan girdiğimde ilk andaki gerginliğim kalmamıştı. Artık
ben de masada yerimi alabilirdim. Geçmiş olsun dilekleri, neler ya-
şandığını anlamaya çalışan sorular, yanıtları doyurucu bulmayarak
farklı şekillerde yeniden sormalar, bu birkaç günde evin oralarda
olanları özetlemeler… Daha çok konuklarımızın konuştuğu zoraki
bir sohbet oluyordu. Bu sırada öğrendik ki yanlarında gelen kişi,
oğulları Tanermiş.
67