Page 110 - Neşide Dergisi 6.Sayı
P. 110
Uçurtmamın
Kuyruğu
Mustafa UÇURUM*
ğaçların dalları sallanmaya başlayınca za- savrulur gider. Önce ortasından katlanacak kâğıt.
Amansız bir rüzgârın aklımızı başımızdan al- Daha sonra kulaklar için bu kez ince şekilde tek-
ması an meselesidir. Saçları savurur rüzgâr, bir rar katlayıp kâğıdı, uçurtmanın iskeleti oluşturula-
tülbent uçar durur, çiçekler gökyüzüne doğru sü- cak. Geriye kalan kuyruk ve sağlam bir ip.
zülmeye başlar. Eğer daha teknolojinin gasp et-
mediği, gökyüzünün rahatça görüldüğü engin bir Şeytan uçurtması için öyle sert rüzgârlara da ih-
düzlükte iseniz başınızı bulutlara çevirdiğinizde tiyaç yok. Hafif bir rüzgâr alır götürür uçurtmayı.
sizi kuşlarla birlikte uçurtmaların da selamladığı- Kuyruk bir sallanmaya görsün, işte o zaman bulut-
na şahit olabilirsiniz. Elbette bir uçurtmanın ipine ların da keyfi yerine geldi demektir.
tutunmanın huzurunu ve mutluluğunu tanıyan ço-
cuklar varsa yanınızda. Uçurtmaların bir lideri seçilecekse çıtalı uçurt-
mayı alıp bütün uçurtmaların en başına getirmek
Çok eski çağlara kadar gider uçurtmanın tarihi. gerek. Duruşuyla, bulutlara korkusuzca yaklaşma-
Adres çok değişse de genel kanaat Çin’i ve Ja- sıyla, sahibini alıp uzak diyarlara götürmek iste-
ponya’yı gösteriyor uçurtmanın anavatanı olarak. mesiyle çıtalı uçurtma özgürlük ve heyecanın en
Farklı amaçlarla kullanılmış uçurtmalar. Haberleş- önemli temsilcisidir.
me en çok tercih edileni. Daha sonraları uçurtma-
ların renkleriyle duygular birbiriyle kaynaşmış. Her ne kadar bir ipin ucuna bağlı olsa da sahi-
Sevdalar, ayrılıklar, savaşlar, barışlar uçurtmanın binin izin verdiği müddetçe yükselse de gökyü-
renginde karşılık bulmuş. Sadece çocukların bir züne; uçurtmanın ruhunda bir özgürlük bestesi
oyuncağı olarak görülmemiş uçurtmalar. Göğe çınlayıp durur. Ne kadar uçurtma varsa hepsi bir-
yükselmeye umudun yeşermesi denmiş. Gökyü- biriyle yarış halindedir uçurtmaların.
zü; hüzünlerin dağılması ve karanlıkların aydınlı-
ğa kavuşmasıyla eş görülmüş. Uçurtmanın şiirsel bir yanı da vardır, şiir gibi sa-
lınır durur uçurtma. Şairin kalbinden çıkar ve bir
Çocukluğumun ilk sıradaki eğlencesiydi uçurtma; muştu gibi yükselir gökyüzüne.
öyle marketlerde, kırtasiyelerde de satılmazdı,
herkes kendi imkânlarıyla uçurtmasını yapıp gök- “Uçurtmamı rüzgâr yırttı dostlarım
yüzüne salardı. Şanslı olanlar bir çıta ile yaparken Gelin duvağından kopan bir rüzgâr” derken Sezai
hayallerinin kuyruklu yıldızını, imkânı olmayanlar Karakoç bir rüzgâr eşliğinde selamlarken kopup
da kâğıttan uçurtmalar yapar, çıtalı uçurtmalarla giden bir uçurtmayı, Necip Fazıl içinse geçip gi-
yarışmaya çalışırdı. Kâğıttan yapılan uçurtmanın den ömrün içli bir serencamıdır uçurtma;
adı şeytan uçurtmasıydı. Bu isim neden verilmiş-
ti, şeytan bunun neresindeydi çocuk aklımla an- “Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum
lamam zor görünüyordu ama bildiğim şuydu ki
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.”
şeytan uçurtması oldukça pratikti ve ehil bir elden
Edip Cansever’in uçurtması ise benzemez başka
çıktığında çıtalı uçurtmaları geçemese de onlarla
uçurtmalara; hem çok yakındır birbirine hem de
yarışmayı göze alabiliyordu.
çok uzak.
Dikdörtgen bir kâğıt alacaksın. Bulabiliyorsan, “Değilsek de yakın birbirimize
biraz kalınından olursa kâğıdın, uçurtman daha
sağlam olur ve daha çok yükselir. İnce kâğıttan Uzak da sayılmayız büsbütün
yapılan uçurtmalar rüzgâra çok dayanamaz. Sert Gökyüzünde iki uçurtma başıboş
bir rüzgârda kanatlarından vurulan bir kuş gibi Yanyanayızdır sadece”
* Tokat 18 Mart Ortaokulu Müdür Yardımcısı, Şair, Yazar.
108