Page 112 - Neşide Dergisi 6.Sayı
P. 112

Gurbetten



            Eve Dönüş







            Elif SÖNMEZIŞIK*




                  iviler ağzına batmaz mı senin?” Onca sus-
            “Çkunluktan  sonra  Hasan’ın  ilk  cümlesiydi
            bu.

            Henüz  “memleketlisi”  olduğunu  bilmediği  ihti-
            yar merakını dürttüğünden, suskunluğu ilk Hasan
            bozmuştu. Eskicinin ağzındaki bir avuç çiviyi, ken-
            dine hiç zarar vermeden sıraya koyup ayakkabıya
            mıhlayışının hayretine kapılmış, bu maharet onun
            tahayyülünde yeni bir sayfa açmış, üstüne üstlük
            evden uzakta olduğunu da unutuverince günler-
            dir devam eden sükûnu son bulmuştu. Eve dön-
            müştü.
            Yaban  ellerde  yaşamayı  henüz  içine  sindireme-
            yip  çaresiz  hissettiği  için  ana  dilini  susturmuştu
            Hasan.  Çünkü  zihninden  ve  kalbinden  yükselen
            sesler karşılık bulmuyordu. Etrafındakiler onu, o
            etrafındakileri anlamıyordu. Bu yalnızlaşmanın ve   Refik Halid Karay dil derdi olan bir yazardı. Ede-
            yabancılaşmanın acısı, tabii bir reddedişle ifade   biyatımızın  geçiş  noktasında  elden  bırakmadığı
            buluyordu. Ta ki kendini, etrafını, zamanı unutana   “temiz dil” özeni, metinlerini her dönem benim-
            kadar…                                       senebilir hale getirdi. Yazdığı dikbaşlı yazılar yü-
                                                         zünden uzun zaman sürgün edildiği Anadolu’nun
            Ana dilin, memlekete dair her şey çekilip gittiğin-  muhtelif yerlerinde ve zorunlu olarak gittiği Ha-
            de,  ev  sıcaklığı  uzaklaştığında,  “yabancı”  olma   lep’te yaşadı. Bu süreçten doğan eserleri ve bil-
            hissi gerçekliğe akseden bir sabite kazandığında   hassa Memleket Hikâyeleri ve Gurbet Hikâyeleri,
            bile dirilecek bir bahane buluşunu, bize en güzel   onun  herhangi  bir  bentle  karşılaşmadan  akışını
            anlatan  “Eskici”  hikâyesidir  herhâlde.  Gurbette   sürdüren nehir gibi okunan nesirleri arasında öne
            bir çocuğu nazara veren, zihnî akışını okuyucuya   çıkan eserleri oldu. Karay, evden uzak yaşamanın
            katıksız  halde  onun  bilincinden,  onun  boy  hiza-  acısını  biliyordu  ve  ana  dilinden/evinden  uzak
            sına indirilmiş kelimelerle ulaştıran, ana dilin bir   düşenlerle  de  karşılaşmış  olmalıydı.  Çünkü  sür-
            çocuk tahayyülünde ev sıcaklığıyla nasıl yan yana   günlerin  zamanlaması,  büyük  savaş  sonrası  de-
            hayat bulduğunu tasvir eden, okuduğunuzda et-  vasa bir imparatorluğun dağılmış, hatta un ufak
            kisinden kolay çıkamayacağınız bir klasik.   olmuş parçalarının, kendi başına kimlik bulmaya
                                                         ve hayatta kalmaya çabaladığı bir döneme rast-
            Refik  Halid’in  Gurbet  Hikâyeleri’nde,  dahası  bü-  lıyordu.
            tün eserleri içinde en bilinen ve sevilen hikâyesi
            olan  “Eskici”,  ailesini  yitiren  bir  çocuğun  İstan-  Etnik  kimliklerin  altını  çizmeden  bütüne  dâhil
            bul’dan Arabistan’a yolculuğu ile başlayan, etra-  olma  düsturu  ve  beynelmilel  çatı  Osmanlı’yla
            fında konuşulan dilin yabancılığı içinde huzursuz   son bulmuş, İslam coğrafyası devletçiklere ayrıl-
            olan, hem ahirete göçmüş ailesinin hem de mem-  mış,  neredeyse  mahallî  gelenekten  ve  lehçeler-
            leketinin sıcaklığına hasret bir çocuğun hikâyesi.  den bile -alelacele- etnik unsur devşirerek “sınır”

            *  Yazar.


         110
   107   108   109   110   111   112   113   114   115   116   117