Page 36 - Efsane
P. 36

verdi, arada bir kararsız bakışlar atıyordu. Aklımın bir kenarına ondan özür
               dilemeyi not ettim.

               Gözlerim tanıdık binalar üzerinde gezindi, insanlar (genellikle gecekondu
               mahallelerinden getirilen işçiler) ışıklar olmamasına rağmen zemin kattaki

               tezgâhları doldurmuş, kafelerde satılan ucuz yemeklere yumulmuşlardı. Uzakta
               buhar bulutları göğe yükselmekteydi. Elektrik kesintilerine rağmen her zaman
               açık olan JumboTron lar, seller ve karantinalar hakkındaki son uyarıları
               görüntülüyordu. Bunlardan birkaçı Vatanseverler hakkındaydı; bu sefer
               Sacramento’da yarım düzine askerin ölmesine neden olan bir bombalama
               olmuştu. Elbiselerinin kollarında sarı çizgiler olan on bir yaşlarında birkaç askeri
               okul öğrencisi, bir akademinin dışındaki merdivenlerde takılıyordu, eski ve

               yıpranmış Walt Disney Konser Salonu tamamen unutulup gitmişti. Kavşaktan
               birkaç tane askerî jip geçerken askerlerin ifadesiz suratlarını gördüm. Bazıları
               siyah koruyucu gözlüklerden taktığı için gözlerini göremedim.

               Gökyüzü normalden daha da kapalıydı; bu fırtınanın işaretiydi. Sonunda araçtan

               inerken unutursam diye kapüşonumu kafama geçirdim.

               Dikkatimi yine pencereye verdiğimde Batalla’nın iç kısmında yer alan şehir
               merkezinin bir kısmını gördüm. Bu askerî bölgede bütün ışıklar yanıyordu.
               Hastanenin kulesi sadece birkaç blok ötedeydi.


               Thomas daha iyi görebilmek için boynumu uzattığımı fark etti. “Neredeyse
               geldik,” dedi.


               Yaklaşırken kalenin dibini çevreleyen sarı bandın çapraz çizgilerini
               görebiliyordum, bir araya toplanmış şehir devriye askerleri (Metias gibi onların
               da kollarında kırmızı çizgiler vardı), aynı zamanda bazı fotoğrafçılar ve diğer
               polisler, siyah kamyonetler ve hastane araçları vardı. Ollie uludu.


               Thomas’a, “Sanırım suçluyu yakalamadılar,” dedim.

               “Nereden anladın?”


               Binayı gösterdim. “Gerçekten etkileyici,” diye devam ettim. “Bu her kimse
               ikinci kattan atlayıp yine de kaçabilecek güce sahipmiş.”

               Thomas binaya doğru bakıp gördüğüm şeyi görmeye çalıştı; üçüncü katın
               merdiven boşluğundaki kırılmış pencere, hemen altındaki bantlanmış kısım, arka
   31   32   33   34   35   36   37   38   39   40   41