Page 35 - Efsane
P. 35

Derin bir nefes aldım. “Parkura gidiyorum. Metias nerede?”

               “Komutan Jameson bir an evvel benimle hastaneye gelmenizi rica etti.” Thomas
               bir an için tereddüt etti. “ Bu, bir ricadan çok emir aslında.”


               içimde bir boşluk hissetim. “Peki, neden beni aramadı?” diye sordum.

               “Benim size eşlik etmemi tercih etti.”


               “Neden?” Sesim yükselmeye başlamıştı. “Ağabeyim nerede?”

               Şimdi de Thomas derin bir nefes aldı. Ne diyeceğini biliyordum. “Üzgünüm,
               Metias öldürüldü.”


               İşte o an her şey sessizliğe büründü.

               Sanki çok uzaktaymışçasına, Thomas’ın konuşmaya devam ettiğini görüyordum,
               el kol hareketleri yapıyordu, sarılmak için beni kendisine çekti. Ne yaptığımın

               farkında olmadan ben de ona sarıldım. Beni doğrultup bir şey yapmamı istedi,
               başımı salladım. Onu takip etmemi istiyordu. Bir kolu omzumdaydı. Elime bir
               köpeğin ıslak burnu değdi. Ollie daireden çıkarken bana eşlik etti, ben de ona
               uzaklaşmamasını söyledim. Kapıyı kilitleyip anahtarı cebime koydum ve
               Thomas’m bana merdivenlerin karanlığında rehberlik etmesine izin verdim.

               Durmadan konuşuyordu ama ben onu duyamıyordum. Merdiven boşluğu
               boyunca devam eden metal süslemelerden, Ollie ve benim çarpık
               yansımalarımıza bakıyordum.

               Yüzümdeki ifadeye anlam veremiyordum. Aslında ifadem olduğundan bile emin

               değildim.

               Metias beni de götürmeliydi. Binanın zemin katına inip bekleyen jipe binerken
               aklımda oluşturabildiğim tek tutarlı düşünce buydu. Ollie arka koltuğa zıpladı ve
               kafasını pencereden dışarı çıkardı. Aracın içi rutubet kokuyordu; kauçuk, metal

               ve ter. Bir grup insan henüz yeni inmiş olmalıydı. Thomas sürücü koltuğuna
               geçti ve kemerimin bağlı olduğundan emin oldu. Ne kadar ufak, aptalca bir
               şeydi.

               Metias beni de götürmeliydi.


               Bu düşünce kafamda tekrar tekrar döndü. Thomas başka bir şey demedi.
               Giderken sesini çıkarmadan karanlığa bürünmüş şehre doğru bakmama izin
   30   31   32   33   34   35   36   37   38   39   40