Page 13 - Türk Yurdu 387. sayı Kasım 2019(web için-kapaklı)
P. 13
yapısı ve unsurlarıyla orada duran dilden, hangi söz- Dil kullanımı
cükleri hangi anlam derinliği ile seçer ve kendimde
dile getiririm? İfadenin değişimi ve düşünme ile ilişkisi çerçeve-
sindeki sorun, aslında aklın/kavrama yetisini hangi
Konuştuğumuz dil, yapı bakımından aynı dildir; verinin yahut uyaranın harekete geçirdiği hususudur.
ama o dili kullanım biçimimiz kendimize özgüdür. Aklı gözünde olan, resimle yetinir; resim ona yeter.
Aynı dili her kişi farklı ve kendine özgü biçimde kul- Söz yahut yazı onun zihnini harekete geçirmez. Daha
lanır. Herkes aynı yetkinlikte kullanamasa da her ki- doğrusu bu kişi, zihnini harekete geçirecek bir söz ya-
şinin en azından kendi zihin yapısına ve gelişmişliği- hut yazıdan uzak durur. Akıl gözdeyse şayet, görmek
ne uygun biçimde ve yetkinlikte, dili kullanabilmesi yeterli olur; görülen şey gerçeğin kendisi olarak kabul
beklenir. Belli bir eğitim düzeyinde, öğrenci düzgün edilir. Bu durumda görsel vukufiyet öne çıkar. Muha-
cümleler kurarak kendini, duygu ve düşüncelerini kemeye gerek duyulmaz. Muhakeme, içten duyulan
ifade edemiyorsa ortada bir dil kullanımı sorunu var bir ihtiyaçtır; dıştan gelen ve edinilen yapay bir gerek-
demektir. Bu, bir sakatlanmadır. lilik algısı değildir. Görsel algı zihnin gerçeklik arayışı-
nı mutmain ediyorsa kişide akılcı muhakeme duygu-
Dil kullanımındaki sakatlanmanın vahim sonuç-
ları ortadadır ve hiç kimse bunun olmasını istemez. su ve isteği uyanmaz. O, böylece hakikati kavradığını
düşünür. Oysa bu, bir yanılsamadır. Sözlü veya yazılı
Ancak kişiler, entelektüeller ve karar alıcılar dil kul- bildirim, yani kelime dili “kopyalanan algı malzeme-
lanımı ve sorunları üzerine derin bir bilinç geliştir-
mezlerse, dijitalleşme sürecine kendilerini teslim si” değildir. Ona bir soyut içerik, anlam tahsis etme
ederlerse dil ve ifade sorunu trajediye dönüşür. Ko- zorunluluğu vardır. Bu da zihnin âdeta topyekûn ha-
nuşma âdeta ölüyorsa, anlam alışverişi sığlaşıyorsa rekete geçmesine yol açar. Kelime dilini kullanmak
düşünceyi harekete geçirmektir.
kimse diğerinin dünyasında yer alamıyor demektir.
Oysa diğer bireylerin kavram dünyasına, kelimelerle Dili en iyi, yetkin ve zengin biçimde, iç dünyamız-
vakıf oluruz ve kendi dünyamızı böylece genişleti- daki ve dıştaki koşullara göre kullanırız. Sözcükleri
riz. Dil kullanımı sığlaşınca, doğrudan iletişim olma- de böyle seçeriz. İç koşullar tasarım dünyamız, dil
yınca vâkıf olma da zihin dünyamızın gelişmesi de becerimiz; dili kullanabilme, sözcükleri seçebilme,
gerçekleşmez. O noktada özgün ve yaratıcı düşün- anlamlı bütünler oluşturabilme becerisidir. Dış ko-
me bile anlamını kaybeder. Böylece düşünme soru- şullar ise, karşı karşıya kaldığımız uyaranlar dizisi, bu
nu da ortaya çıkar. uyarımların dilsel ifade taşıyıp taşımaması, dili kullan-
dığımız ortamın bize sunduğu imkânlardır. Örneğin
Görsel anlatımlar zihinde soyut ve kapsamlı
bağlantı kurmayı gerekli kılmaz. Kişi bu anlatımlara eğitim ortamında, dili daha derinlikli ve daha anlamlı
kullanırız. Bu, kavrayışımızı etkilediği gibi, düşünüş
kolayca vakıf olur. Zira resimsi ifade zihinde hemen biçimimizi ve düşünme derinliğimizi de etkiler. Dü-
kopyalanır ve ondan edinilen ilk izlenim, bu ifadenin şünmemizi harekete geçiren, dilsel ifade dünyasıdır.
anlamı olmuş olur. Bir resimden herhangi bir anlam Herhangi bir dil ifadesi algılandığı zaman zihinde dal-
edinmek için, hiç de yoğun bir zihin faaliyetine ihti-
yaç yoktur. Doğrudan kopyalanan görsel veya baş- galanmaya yol açıyorsa, yani kişi o bildirimin içeriğini
ka nitelikteki uyarımlar zihinde bir dalgalanmaya birçok içerikle bağlantı içine sokabiliyorsa veya onu
bir soruşturmaya tabi tutabiliyorsa bu ifade, zihni ha-
yol açmaz. O veri, adeta kütüphane rafına yerleş- rekete geçirmiş demektir. Bu zihin, kendisi harekete
tirilen kitap gibi, alınır ve zihindeki bağlantılı yerine geçmiş olması bakımından özgün ve özgürdür. Öz-
yerleştirilir; böylece sıradan bir zihin unsuru olarak gün ve özgür olmak, dijital mağaranın zincirlerinden
yerini alır. Başka bir deyişle, görsel ifade vasıtaları
ya olayı ya da paylaşılan/genel duygu durumlarını kurtulmuş olmaktır.
iletir. Onlarda rasyonel bir kurgu, soyut bir kavram İnsan homo digitalicus olmaya mahkûm edilmiş
anlatılamaz. Görselleşmiş ifade bu nedenle zihnin değildir. O, kendini kuşatan dijital etki bombardıma-
incelikli düşünme biçimini ortadan kaldırır ve onu nında bile pekâlâ özgün ve özgür düşünen bir zihin
sığlaştırır. Sığlaşan zihin ise yaratıcı ve üretici ola- olabilir. Özgün/özgür düşünme veya düşünmenin
madığı için, kendini başka zihinlerin üretimleriyle özgünlüğü, kişinin kendi algoritmasını kendisinin ve
tamamlar. Bu da zihinlere hükmedilmesi veya zi- dilediği şekilde oluşturabilmesidir. Bu algoritma, aynı
hinlerin ele geçirilmesi demektir. Zihinlere hükmet- zamanda değer de üretir. Değer üretmek, sadece zi-
mek, zihnin kendiliğindenliğini, yani sadece kendi hindeki bir imge/karar değildir. Kişi bir şey için, bir
içinde ve kendisine özgü biçimde bir sentez, analiz nitelikte, kendisini de ötekileri de etkileyecek bir an-
ve kurgulama etkinliğini örtülü biçimde onun elin- lamlılık/önemlilik tasarlar. Bu, değer üretimidir. Bu ba-
den almaktır. Böylece o zihnin özgürce düşünmesi, kımdan, değer üretimi kendilik bilincinden ayrılamaz.
yaratıcı ve üretici etkinliği, insanın insani doğası ele Kendinin bilincinde olan bir zihin, değerli olabilir ya-
geçirilmiş olur. hut değerli bulabilir. Bu da onu özgür ve özgün kılar.
11