Page 132 - Olasılıksız
P. 132
Caine'in bir anda başından aşağıya kaynak sular boşandı. "Bunu nereden biliyorsun?"
"UGA seni izliyordu." Nava öne doğru eğildi. "Olanları gördüm David. O kamyonet camdan içeri
girmeden saniyeler önce insanları oradan uzaklaştırdığını gördüm. Eğer sen geleceği tahmin
etmiyorsan, ne ediyor?"
"Bilmiyorum o lokantada neler olduğunu. Ne bileyim.... önsezi, hatta öngörü de buna. Ama ben
her şeyi bilen bir varlık falan değilim." Caine dağınık saçlarını elleriyle düzeltti. "Eğer her şeyi
bilseydim Rus mafyasına 12.000 dolar borcum olur muydu sence Nava? Bir sonraki kartı bile
bilemiyorum ki gelecekte neler olacağını bileyim."
Caine bunları söylerken bile bunun tamamen doğru olmadığını biliyordu. Patlamada öleceğini
bilmemiş miydi? Atacağı çantayla Nava'nın kendisine ulaşmasını sağlayacak zincirleme etkiyi
yaratacağını da bilmemiş miydi? Caine'in imkânsıza inanmak dışında bir seçeneği kalmamış gibiydi.
Birden bunların hepsinin bir nöbet olduğuna inandı. Belki de bu zihinsel alıştırma işe
yarıyordu...belki de gerçeğe dönmenin yolunu bulmak üzereydi. Sanki daha odaklanmış gibiydi, daha
uyanıktı. Devam etmeye karar verdi.
"Diyelim ki ben," dedi Caine ve duraksadı, "senin söylediğin şeyim. Şimdi ne yapacağız?"
"Olsan da olmasan da gitmemiz lazım," dedi Nava yere yansıyan gün ışığına işaret ederek. "Saat
neredeyse dokuz. Eğer uzun süre burada kalırsak, bizi bulurlar."
"Kim bulur?" diye sordu Caine.
"FBI, UGA, Koreliler -ne bileyim her hangi biri olabilir," dedi ciddiyetle Nava.
Caine başını salladı. Zaten ne fark ederdi ki? Hepsi bir rüyadan ibaretti. Nava'nın içgüdülerine
inanıp gidebilirdi. Nava yanına çömelip, adamın kolunu omuzlarına doladı.
"Ağırlığını bana verip, kalkmaya, çalış." Caine Nava'nın dediğini yaptı, sağ ayağını da kullanınca
da tek bir hamlede ayağa kalkabildi. Kadın göründüğünden de güçlüydü. Caine sol ayağını basmaya
çalışınca, oda birden kararıp, bulanıklaştı.
"Dur!" dedi Nava diğer koluna da yapışarak onu bedenine sıkıca yaslayıp. Dünya birden yine
normale döndü.
"Ne oldu?" diye sordu Caine.
"Neredeyse bayılıyordun," dedi Nava. "Eğer seni bırakırsam ayakta durabilecek misin?"
Caine sol ayağına biraz ağırlığını verip başını salladı. Nava onu yavaşça bırakıp uzaklaştı. Caine
biraz dengesini kaybettiyse de, ayakta durabildi. Birden yine başı dönmeye başladığında gözlerini
kapayıp bununla başa çıkmaya çalışırken buzdolabına tutundu.
"Yine bayılacak gibi misin?"
"Sanmam." Birkaç adım gitti hoplayarak. "Ama, eğer bir bastonum, ya da kol değneğim olsaydı
daha hızlı gidebilirdim. Bu halimle ilerleyebileceğimi pek sanmıyorum."
Nava başını salladı. "Anlaşıldı. Hemen dönerim." Kapıyı açıp daireden çıktı, adam Nava'nın bir
tahtayı kırdığını duydu.
"Al şunu dene," dedi Nava elinde baston benzeri bir tahta parçasıyla odaya dönerek. Caine bunu
dikkatlice elinden alırken keskin taraflarını tutmaktan kaçındı.
"Tamam," dedi, "işimi görür."
Saklı Kütüphane 132 www.e-kitap.us