Page 133 - Olasılıksız
P. 133

20





                    "Ha," dedi Caine merdivenlerden inerken tırabzandaki kırıkları işaret ederek. Nava'nın ayağına
               bağladığı sopaları ve bastonunu nereden bulduğunu anlamıştı.  Nava sadece başını salladı ve dar
               merdivenden inmesine yardım etti. Giriş katına geldiklerinde dışarıda onları bekleyen biri olabileceğini
               düşünerek kendini toplayıp, ön kapıyı açtı.
                    Nava bir an için nefesini tuttu. Eğer UGA bir şekilde burada olduklarını öğrendiyse, ne olacaksa
               şimdi olacaktı. Acaba beynine kurşun sıkıldığında bunu hisseder miydi?
                    Hiçbir şey olmadı.
                    Bir tek üstüne yağan yağmuru hissediyordu. Yağmurun şiddetinden Nava'nın kıyafetleri üstüne
               yapışıyordu. Donuyordu. Hemen gökyüzüne baktı; karanlık gökyüzünde yoğun siyah bulutlar vardı.
               Hâlâ hayattaydı... bu da bir şeydi. Şimdi ilk engeli aştıklarına göre Nava bir durum değerlendirmesi
               yapabilirdi.
                    UGA bu operasyonu gizli kapaklı yürütecekti, çünkü en az bir kişi ölmüştü. Ancak, eğer Caine'in
               'her şeyi bilen bir varlık' falan olduğunu düşünüyorlarsa o zaman da onu ellerinden kaçırmamak için
               çatışmaya girmekten  kaçınmazlardı. Saatine baktı.  Saat 09:03'tü. Caine onbeş saattir radarlarında
               görünmüyordu. Forsythe daha takviye kuvvet çağırmadıysa bile, çok gecikmeden çağıracaktı.
                    İlk iş olarak New York'tan uzaklaşmaları gerekiyordu, çünkü onları burada arıyorlardı. Ülkeden
               ayrılmayı düşündü bir an için; ama 11 Eylül sonrası havaalanlarında artırılan güvenlikten geçmeleri
               zordu. Demek ki üç seçenekleri vardı: Araba, otobüs ya da trene bineceklerdi.
                    Kolayca bir araba çalabilirdi,  ama  o  zaman da gişelerden geçerken  yakayı ele verirdi,  çünkü
               izliyor olacaklardı. Caine'le bir metroya binip, sonra banliyölerden birinde inip, bir araba çalabilirlerdi,
               ama metroda da kameralar vardı. Eğer yerin  altında bir ekibe yakalanırlarsa kaçmaları mümkün
               olmazdı.
                    Otobüse binmeyi pek istemiyordu çünkü trafiğe takılabilirlerdi, ya da yolda durdurulabilirlerdi.
               Tren de durdurulabilirdi, ama en azından trende arama yapılırsa kaçacak bir yer olabilirdi.
                    Ne yapacağını bilemeyerek başını kaşıdı. Genelde çok çabuk karar verirdi, ama Caine'de onu
               tedirgin eden bir  şeyler vardı. Sanki kadına kendini sorgulatıyordu. Bu  kararsızlıktan kurtulmaya
               çalıştı.
                    Caine kararsızlığını sezdiğinden kadına baktı. Bir an için göz göze gelince Caine çok garip bir
               şey yaptı. Sanki gözüne çok parlak bir ışık tutulmuş gibi gözlerini sıkıca yumdu.
                    Kadın koluna yapıştı. "David ne oldu?"
                    Bir an için cevap vermedi, sanki bilincini yitirmişti. Sonra hemen kendine gelip, gözlerini açtı ve
               nefes aldı.
                    "David ne oldu?"
                    "Hiçbir şey olmadı," dedi ayakta sallanarak. "İyiyim." Sonra da devam etti. "Bu şehirden gitmemiz
               gerek."
                    "Biliyorum," dedi Nava. "Ama neyle ve nasıl?"
                    "Trenle," dedi aniden Caine. "Trene binmemiz gerekiyor."
                    "Neden?"
                    "Bilmiyorum; ama bunu yapmamız gerekiyor."
                    "Emin misin?"
                    "Evet," dedi Caine sinirlendiğini belli ederek, "ama bana niye diye sorma."
                    "Tamam, ama ilk önce sana yeni giysiler bulmamız gerekiyor." Adamın yırtık  kotunu ve çıplak




               Saklı Kütüphane                             133                                 www.e-kitap.us
   128   129   130   131   132   133   134   135   136   137   138