Page 166 - Risale-i Nur - İşaratü'l-İcaz
P. 166

168                                                                                                 İŞÂRÂT-ÜL İ’CAZ


          ve    müşabehet    içindir.    Kur'an-ı Kerim   Belâgatça    kıymetli   olan


           ِ
                     ِ
             ۪ةبحصلا ۪ف ۪ة ۪ َل ۪ َكاشم  üslûbuna  binaen,  onların  kullandıkları  ۪يحتيَ
                                                                           َ
                            َ

                                                                           ْ ْ َ
                             ُ
            َ ْ ُّ
          Kelimesini  aynen  kullanmıştır.  Onların  bu  sözlerine  müşakelet  ve
                                                                             ِ

          müşabehet  nokta - i  nazarından  ۪بِرض ۪ ي۪ن ۪ َا        yerinde   ۪ ِيْقحْلا ِ۪لثمْل ا۪نم
                                                                      َ َ
                                           َ  ْ  َ ْ             َ          َ
          denilmesi,  müşabeheti  saklamak  için  daha  münasib  olurdu.  Fakat  bu
          münasebetin nazara alınmaması, latif bir üslûba işarettir ki: Temsiller,
          mühür veya imzalar gibi tasdik ve isbat içindir. Nasılki yazılan bir şey
          mühürlenmekle  tasdik  edilmiş  olur;  aynen  bunun  gibi,  söylenilen  bir
          söz de bir misal ile tasdik ve isbat edilmiş olur. Yahut ۪بِرضي۪ ۪نَا ile
                                                                         ْ َ
                                                                     ْ
                                                                  َ
          paranın  darbına  îma  edilmiştir.  Yani  temsillerin  darbı  ve  darb-ı
          meseller,  sikkenin  darbı  kadar  Kelâma  kıymet  veriyor.  Yani  nasılki
          sikke; gümüş ve altuna kıymet veriyor, darb-ı mesellerde Kelâmlara o
          nisbette  kıymet  ve  itibar  veriyor.  Ve  bu  işaretle,  vehimleri  def'etmek
          için temsillerin güzel bir vasıta olduklarına ve temsillerin bid'a olmayıp
          Belâgat  sahasında  işlek  ve  güzel  bir  cadde  olduğuna  îma  edilmiştir.
          Evet durub-u emsal, malûm kaidelerdendir. Daha kısa ve muhtasar olan
            ۪رض masdarı üzerine ۪بِرضي۪نَا nin fiil sîgasıyla tercihan zikredilmesi,
          ب
             ْ َ
                                    ْ َ ْ
                                َ
          itirazlarının  menşei  bizzât  temsil  olmayıp,  ۪ضوعب  hakareti  olduğuna
                                                     ة
                                                     ۪

                                                       َ ُ َ
          işarettir.  Çünki  temsiller  haddizâtında  kıymetli  olup,  itirazlara  mahal
          değildirler.
          Zira  ۪بِرضي ۪نَا  fiildir.  Fiil,  müstakil  ve  sabit  olmadığından,  sanki
                َ  ْ َ ْ
          latiftir.  Mütekellimin  Kasdı  onda  durmuyor,  mef'ule  geçiyor.  Masdar
                   ْ
          olan  ٌبرض  ise  isimdir.  İsim,  müstakil  ve  sabit  olduğu  için  sanki
                    َ
          kesiftir.  Mütekellimin  Kasdını  cezbedip,  mef'ule  vermemesi  ihtimali
          vardır.

                                    ِ
                                                                    ِ
                 Binaenaleyh  ۪ لثم۪ةضوعبْلا۪برض   ۪۪ ۪ يحت ْ َ َ  ۪۪ ۪ َلا ۪۪ ۪ يَ  َ ٰ ۪ للّا ۪۪نا denilmiş
                                                                   َّ
                                َ
                                              َ ْ َ
                                 َ
                                     َ ُ َ
                                                       ْ
          olsaydı;
   161   162   163   164   165   166   167   168   169   170   171