Page 18 - My FlipBook
P. 18

bir hücremin karanlığında sanki bir nur fıĢkırdı. orkunç bir münasebet yakaladı
             hafızam... Bakı-
             55
             nız: O çocuğu son görüĢüm, bitirim yerinde, anahtarımı kaybettiğim gündü. Ondan
             birkaç hafta evvel de, çocuk apartmana geldiği zaman, benim sırtımda, kaatilin
             giydiği iddia edilen, mahut iri siyah kareli ceket vardı. Bu cekete dikkatle
             baktığını ve nerede yaptırdın, diye sorduğunu hatırladım.
             REĠS BEY — MüĢahedeleriniz his bakımından alâkaya değer olabilir. Fakat bütün
             bunlar, akıl yönünden neyi ispat eder?
             MAHKÛM — (Boynu bükük) Doğru, takdir meselesi!... Fakat Ģu verdiğim ipucu, küçük
             bir hakikat Ģüphesine olsun yol açmaz mı?...
             REĠS BEY — Verdiğiniz ipucu, sizi dejenere olmaya kadar götüren zekânızın
             baĢvurduğu son tedbir olmak ihtimaline yol açar.
             MAHKÛM — TeĢekkür ederim, Reis Bey! Mühürlü kalbinizin bir gün açılmasını
             dilerim.
             REĠS BEY — (Savcıya) Ġnfazı emrediniz!
             (Savcı yolu gösterir. Önde Mahkûm arkasında iki jandarma, çıkarlar. PeĢinden ve
             oldukça uzaktan Reis Bey çıkar. Müdürle Birinci Gardiyan kalır.)
             HAPĠSHANE MÜDÜRÜ — (Birinci Gardiyana) Sen kapı gardiyanına yardım et! BaĢ vuran
             vurana... ĠĢ saatinden evvel kimse içeriye giremez. (Kapıya sokulup dıĢarıya
             seslenir) Buraya gel!
             (Ġkinci Gardiyan gelir.)
             HAPĠSHANE MÜDÜRÜ — (Ġkinci Gardiyana) Sen ae odama bak! Telefon gelirse cevap
             ver! Soranlara, bilgim yok, Müdür Bey koğuĢları tef-
             56
             tiĢte, dersin.
             ĠKĠNCĠ GARDĠYAN — BaĢüstüne efendim!
             (Müdür çıkar ve kapıyı örter. Pencerede kıpkızıl Ģafak baĢlangıcı... Ġki
             gardiyan karĢı karĢıya...)
             ĠKĠNCĠ GARDĠYAN — (AptallaĢmıĢ gibi duran arkadaĢına) Lâmbayı söndür! Artık
             sabah...
             (Birinci Gardiyan düğmeyi çevirir. LoĢluk... Pırıldayan Ģafak kızıllığı... Uzun
             durak...)
             BĠRĠNCĠ GARDĠYAN — Bana, kapıya bak, Jdedi. Oraya gidecek kadar bile takatim
             yok... Dizilerimin bağı çözülüyor.
             ĠKĠNCĠ GARDĠYAN — Ne var ki?... Sen hiç jçengelde koyun görmedin mi?... Ġyi
             lâmbayı da Jsöndürdük. Bizi görmezler. Gel, pencereden sey-iredelimL.
             BĠRĠNCĠ GARDĠYAN — Hayır! Ben kapıya | gidiyorum!
             ĠKĠNCĠ GARDĠYAN — (ArkadaĢı dönerken) I Dur! Bir dakikacık!... Sallandırsınlar
             da öyle |
             (Ġkinci Gardiyan, pencerenin önüne gidip ellerini dayar, bakar. Birinci
             Gardiyan, arkası pencereye gelecek Ģekilde, oracıktaki bir iskemleye çöker.)
             ĠKĠNCĠ GARDĠYAN — (Yüzü avluya doğru, \Birinci Gardiyana) Daha gelen giden yok.
             Cellat, I Kâtip, Doktor, bir iki Gardiyan, birkaç jandarma: lhepsi o kadar...
             Sehpanın altında uzun bir masa, j yanında bir iskemle, bir de üstünde bir
             iskemle...
             57
             Kıpti, masanın üstünde, ipi sabunluyor.
             BĠRĠNCĠ GARDĠYAN — (Daima arkası dönük) Haydi, seyretmeğe ediyorsun! Bari kes
             sesini!
             ĠKĠNCĠ GARDĠYAN — (BaĢını çevirir) Ya sen ne diye kakılıp kaldın?
             BĠRĠNCĠ GARDĠYAN — Gidemedim, yürüye-medim!
             ĠKĠNCĠ GARDĠYAN — Öyleyse dinle!... Bakmadan görmüĢ olursun! (Pencereye döner,
             heyecanlı) ĠĢte avluya çıktılar. Sehpaya doğru yürüyorlar. Önde mahkûm,
             arkasında iki jandarma... Uzaktan Reis Bey geliyor. Amma da azametli ha!...
             Savcıya da bak!... Çok üzgün görünüyor. Müdüre bak, Müdüre! KoĢarak yetiĢmeğe
             çalıĢıyor. Hayret; mahkûm iskemleye bastı, bir zıplayıĢta çıkıverdi masanın
             üstüne...
             BĠRĠNCĠ GARDĠYAN — (Arkasına bakmadan) Kes sesini diyorum sana!.. Beni
             asıyorsun!..
   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23