Page 94 - Efsane
P. 94
kestirebildiğindeki memnuniyeti ve kestiremediğindeki mutsuzluğundan.
“Bunu nasıl yapıyorsun?” diye sordum.
Tess bana baktı, gözleri yeniden odaklandı. “Hımm. Neyi nasıl yapıyorum?”
“Uzağı iyi göremiyorsun. Etrafındaki bu kadar şeyi nasıl ayırt edebiliyorsun?”
Tess bir an şaşırdı, sonra da etkilenmiş göründü. Onun yanında çocuğun bana bir
bakış attığını fark ettim. “Biraz bulanık görünseler de renklerin arasındaki ufak
farklılıkları ayırt edebiliyorum,” diye cevap verdi Tess. “Mesela bir adamın
cebinde parlayan gümüş not’ları görebiliyorum.” Bir tezgâhın önündeki
müşterilere doğru gözlerini kırpıştırdı.
Başımla onayladım. “Çok zekice.”
Tess kızarıp ayakkabılarına baktı. Bir an için o kadar tatlı göründü ki gülmeme
engel olamadım. O anda da kendimi suçlu hissettim. Ağabeyimin ölümünden bu
kadar kısa süre sonra nasıl gülebilirim? Bu ikili bir şekilde benim
soğukkanlılığımı kaybetmeme sebep oluyorlardı.
Çocuk sessizce, “Algıların kuvvetli,” dedi. Gözleri benimkilere kilitlenmişti.
“Sokaklarda nasıl hayatta kalabildiğini şimdi daha iyi anlıyorum.”
Sadece omuz silktim. “Ancak böyle hayatta kalabiliriz, değil mi?”
Çocuk gözlerini çevirdi. Nefesimi bıraktım. Gözleri beni olduğum yerde
hareketsiz tutarken nefesimi tuttuğumu fark ettim. “Belki de yiyecek çalmamıza
yardım eden kişi sen olmalısın, ben değil,” diye devam etti. “Pazarcılar her
zaman bir kıza daha fazla güvenir, özellikle de senin gibisine.”
“Ne demek istiyorsun?”
“Hemen konuya giriyorsun.”
Gülümsememi engelleyemedim. “Sen de.” Tezgâhları izlemeye koyulurken
birkaç şeyi aklıma yazdım. Bu ikisiyle, Day hakkında daha fazla bilgi toplamaya
devam edebilecek duruma gelene kadar bir gece daha kalabilirdim. Kimbilir,
belki bana bir ipucu bile verebilirlerdi.
Sonunda akşam olup hava sıcaklığı düşmeye başladığında tekrar suyun kenarına
gidip kamp yapacak bir yer aradık. Etrafımızdaki camlardan, birer birer yanan